ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

ŞİRAN

 XVII.yüzyıldan sonra Erzurum Vilayetinin Erzincan Sancağı ile Trabzon Vilayetinin Gümüşhane Sancağı arasında değişik zamanlarda idare edilmiş, bazen de Kelkit nahiyesi ile birlikte bir ilçe yapılmıştır. Tanzimatın ilanından sonra Erzurum’a bağlanan Şiran İlçesi, 1839 Osmanlı Vilayet Kanunu ile yeniden Kelkit ile beraber Erzincan’a bağlandı. 1865 yılında yapılan Vilayet teşkilatlanmasında tekrar Gümüşhane Sancağına bağlandı. 93 harbinden sonra, 1879 senesinde yine Gümüşhane Sancağından ayrılan Şiran ve Kelkit Kazaları, Erzurum eyaletinde yeniden teşkil edilen Bayburt Sancağına bağlandı. 1884 yılında Bayburt Sancağının lağvedilmesi ile yeniden Gümüşhane Sancağına bağlandı. 1921 yılında bağımsız sancaklar il olunca Gümüşhane Bağımsız Sancağı da il oldu. 1925’te Şiran İlçe statüsü aldı. İlçemiz deniz seviyesinden 1400 metre yükseklikte olup, 992 km2 alanı kapsar. Şiran ; doğuda Kelkit, batıda Alucra, Kuzeyde Torul, güneyde Refahiye ilçeleri ile çevrilidir. İlçe çeşitli kaynaklarla Şiran Ovası diye adlandırılsa da arazi bakımından daha çok bir platoyu andırmaktadır. İlçenin kuzeyinde Tersun dağları doğudan batıya doğru uzanır. Güneyinde Çimen dağları,doğusunda Çilhoroz dağı ile üç tarafı kapalı açık hilal görünmektedir. İlçenin en önemli akarsuyu Kelkit çayıdır.
 Sulama da pek kullanılmamasına rağmen sadece civarındaki yerleşim alanlarını sulamaktadır. İlçenin doğudan batıya doğru güneyinden geçer. Ayrıca Akbulak deresi, Yukarıkulaca deresi, Yeşilbük deresi, Karaca suyu Zunzurt suyu Kelkit çayına karışan akarsulardır. İlçenin iklimi Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgeleri iklimi arasında bir geçiş iklimi özelliği arzetmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçer. Yapılan rasatlara göre 92 yaz günü bulunmaktadır. Yaz günleri Mayıs ile Eylül ayları, Kış günleri ise Kasım, Mart ayları arasında geçmektedir. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımına göre İlçemiz Merkezi nüfusu 11.977, Köylerin Nüfusu ise 14.420 olup, toplam nüfusumuz 26.397’dır. İlçemiz Nüfus Müdürlüğü kütüklerinde 144.639 kayıtlı kişi bulunmaktadır. Çeşitli sebeplerden dolayı ilçede yaşanan göç nedeniyle ilçe nüfusunda özellikle genç nüfusta sürekli bir azalma görülmektedir. Şiran 1925 yılında İlçe statüsünü kazanmıştır. İlçe Merkezinde Tekke, Karaca, Fatih, Mertekli ve Şehit Hakan Mahallesi olmak üzere 5 mahallesi mevcuttur.
 Ayrıca Yeşilbük Beldesi ve 70 köy ve bunlara bağlı 16 adet mezra olmak üzere 89 yerleşim birimi vardır. İlçemize en uzak köy 32 km ile İncedere, en yakın köy ise 2 km ile Günbatur köyüdür. İlçemizde sebzecilik ve meyvecilik gelişmektedir. Meyvelerden elma üretimi önemlidir. Hayvancılık ilçenin diğer bir önemli geçim kaynağıdır. Koyun, kırkeçisi ve sığır ciddi manada beslenen hayvanlardır. İlçemizde 25 ton günlük kapasiteli süt fabrikası vardır. Bunun yanısıra ilçemizde yine bir boya fabrikası mevcuttur. Ayrıca arıcılıkta yapılmaktadır. İlçemizde konaklama tesisi olarak 60 yatak kapasiteli Şiran Belediyemize ait lüks bir otel mevcut olup, ileri düzeyde belediye hizmetleri etkili bir şekilde devam etmektedir. Çilhoroz dağındaki Firdevs Hanım Türbesi, Çakırkaya Manastırı, Mumya Kalesi ve Tomara Şelalesi görülmeye değerdir. 
Ilçe çesitli kaynaklarda Siran ovasi diye adlandirilsa da arazi bakimindan daha çok bir platoyu andirmaktadir. Ilçenin kuzeyinde Tersun daglari dogudan batiya dogru uzanir. Güneyinde Çimen daglari, dogusunda Çil Horoz Dagi ile üç tarafi kapali açik bir hilal görünümündedir. Ilçenin en önemli akarsuyu Kelkit çayidir. Sulamada pek kullanilmamasina ragmen sadece civarindaki yerlesim alanlarini sulamaktadir. Ilçenin dogusundan batisina dogru güneyinden geçer. Ayrica Akbulak deresi, Yukari Kulaca deresi, Yesilbük deresi, Karaca suyu, Zunzurt suyu Kelkit çayýna karisan akarsulardir. Ilçenin iklimi Doðu Karadeniz ve Dogu Anadolu Bölgeleri iklimi arasinda bir geçis iklimi özelligi arzetmektedir. Yazlari sicak ve kurak, kislari soguk ve yagisli geçer. Yapilan rasatlara göre 92 yaz günü bulunmaktadir. Yaz günleri Mayis ile Eylül aylari, Kis günleri ise Kasim, Mart aylari arasinda geçmektedir.
 2000 Yili Genel Nüfus Sayimina göre ilçemiz Merkez Nüfusu 7500, Köylerin Nüfusu ise 11.420 olup, toplam Nüfusumuz 18.920'dir. Ilçemiz Nüfus Müdürlügü kütüklerinde 144.639 kayitli kisi bulunmaktadir. Çesitli sebeplerden dolayi ilçede yasanan göç nedeniyle ilçe nüfusunda özellikle genç nüfusta sürekli bir azalma görülmektedir. Ilçe Nüfusunun büyük bir kismi istanbul, Ankara ve Antalya gibi büyük sehirlerde yasamaktadir. Idari Durum 1925 yılında ilçe statüsünü kazanan ilçemiz 5 Mahalleden oluşmaktadır. Ayrıca Yeşilbük Beldesi ve 69 köy ve bunlara bağlı 16 adet mezra olmak üzere, 89 yerleşim birimi vardır. Tarim ve Hayvancilik İlçemizde sebzecilik ve meyvecilik gelişme yolundadır. Meyvelerden elma üretimi önemlidir. Hayvancılık ilçenin diğer önemli bir gelir kaynağıdır. Koyun, kır keçisi ve sığır ciddi manada beslenen hayvanlardır. İlçemizde 30 ton günlük kapasiteli süt fabrikası, birde boya fabrikası ve Taş Mermer Fabrikası mevcuttur. Ayrıca belli bir kota uygulanmak suretiyle seker pancarı üretimi yapılmakta olup, seker fasulyesi üretimi de önemli bir yer tutmaktadır. İlçemizde konaklama tesisi olarak 60 yataklı Belediyemize ait bir otel mevcuttur. Çilhoroz dağındaki Firdevs Hamın Türbesi, Çakirkaya Manastırı, Mumya Kalesi ve Tomara Şelalesi ilçemizin görülmeye değer başlıca yerleridir. 
 Hatitler Hitit imparatorluğu kurulmadan önce Anadolu'da ve dolayısıyla Şiran Bölgesinde yaşayanlardır. Bunların Hititlere akraba olduğu ve Orta Asya'dan daha önce çıkarak Anadolu'ya geldikleri sanılmaktadır. Bunlara bu nedenle Proto Hititler denilmektedir.Çesitli kaynaklarda bunlara Haldi, Chlybe isimleri altinda da rastlanmaktadir. Bugün bile Karadeniz Bölgesinin yüksek kesimlerinde oturan insanlarin Siran, Kelkit, Bayburt yöresinde oturanlara Hald demeleri çesitli kaynaklarda yazili olup Hattiler'e kadar dayanmaktadir. Amasyali Strabo'nun Cografyasi'ndan verdigi bilgilere göre Haldiler, eski Kaluplar topraklari Frankya'nin arka hizasinda bulunuyorlardi. Siran, Kelkit, Gümüshane dolaylari bugünkü Sadak Köyü yerinde önemli bir endüstri merkezi olan Satala metal sehri vardi. Hititler Orta Asya'dan gelmiş, Türk milletinden bir kol oldukları kazılar sonucu anlaşılan Hititlerin MÖ. 2300 - 1200 yılları arasında Kafkaslardan gelerek Anadolu'yu işgal ettikleri bilinmektedir. 
100 yıla yakin bir süre Anadolu'ya ve Siran' a hakim olmuşlardır. Ilçede Hititler dönemine bir eserin varlığı bilinmemektedir. Urartular MÖ.. 1200 yıllarında Hitit Devleti'nin yıkılışından sonra Van dolaylarında kurulan Urartu Krallığı topraklarını Şiran Bölgesine kadar genişletmiştir. Araköy ve Aşağı Duruçay köylerinde oyma tas mağaraların Urartulardan kaldigi tahmin edilmektedir. Kimmer - Iskit Akınlari Dönemi Gümüshane bölgesi MÖ. 720 - 665 Kimmer ve Iskit akinlarina maruza kalmistir. O dönemlerde Gümüshane ve yöresinin yerli halki, Mosenekler ile Yunanlilarca Mikron diye adlandirilan topluluklardi. Yöre halki, Urartu Devleti'nin siyasi baskisina boyun egmisti. Ancak MÖ. 620 yilinda yerli bir akin baslatan Iskitler, Urartu topraklarini yagmaladilar. Medler MÖ. 560 tarihindeki Med istilasindan sonra Urartu Kralligi yikildi. Med'ler , Erzurum, Gümüshane, yörelerini ele geçirdi. Dolaysiyla Siran yöresi de Medlerin eline geçmis oldu. 
Savasçi bir halk olan Medler bu yörede uzun bir süre yasadiktan sonra kralliklarinin zayiflamasi üzerine Medlerin Ahamenis sülalesinden gelen 2. Kiros duruma egemen olarak kralligini kurdu. (MÖ. 550 ) Persler MÖ. 550- 331 Tarihleri arasinda yasamislardir. Bu krallik Iran'dan Orta Anadolu'daki Kapadokya'ya dek uzanan topraklarda bir çok eyalet olusturmustur. Yaklasik olarak 400 yil hüküm süren Persler'in çikisi gibi yikilisi da ani olmustur. MÖ. 331 yilinda Makedonya Kralli Büyük Iskender Pers Krali 3. Darius'u yenerek Pers Kralligi'na son vermistir. Pontos Krallığı Asur egemenliginden kurtulan ve Iran egemenligine giren Kapadokya, Keyhusrev zamaninda MÖ. ikiye ayrildi. Bugünkü Sivas, Kayseri, Maras, Kirsehir ve Nigde topraklari birinci parçaya ayrildi. Sinop, Samsun, Amasya, Trabzon, Rize, Gümüshane vilayetleri ve dolaylarini teskil eden ormanlik ve sulu araziler ikinci parçaya ayrilmis ve Pont adi verilmistir. Siran ilçemiz ise 2. parça içerisinde yer almaktadir.MÖ. 190 - 169 Pontüs Kralligi Trabzon Daglarina dogru yayilma politikasina girismistir. 
Batidaki Bergama Devleti'nin çökertilmesinden sonra Pontüs Devleti Romalilarin karsisina çikti. Çesitli kaynaklarda Pontüs Krali'nin daglardaki madenleri islettigi söylenmektedir. Siran Ilçemizde de bulunan çok sayida maden galerisinin büyük kisminin Pontüsler tarafindan isletildigi sanilmaktadir. Ayrica ilçemizdeki yüksek tepelerde bulunan bir kisim kaleler Pontüslüler tarafindan yapilmistir. MÖ. Pontüsler Gümüshane yöresine sakladiklari hazine ve silahlarla MÖ. 66 yilina kadar direndiler. MÖ. 64 yilinda Roma'ya bagli bir krallik olmayi kabul etmislerdir. Romalılar MS. 20 yilinda Roma Imparatoru Agustun topraklarini Kelkit havzasina kadar genisletmistir.Gümüshane bölgesi bir prenslik olarak Roma'ya baglandi. MS. 395 yilina degin Romalilarin egemenliginde kaldi.Pont memleketleri Romalilarin eline geçtikten sonra Galatya Pontu, Polemonya Pontu, Kapadokya Pontu adi verilen üç parçaya ayrildi. Siran ve Gümüshane yöresi Kapadokya Pontlugu içeririnde idi. Roma imparatorlarindan Vezpazyen MS. 70 tarihlerinde merkezi Kapadokya olmak üzere 3 pontu birlestirdi. Sonradan bu topraklar, merkezi Trabzon olmak üzere Diyosez adi verilen bir valilik haline sokulup 11 vilayete bölündü. Bunlardan birisi ilimiz Gümüshane'dir. Yine Ilçemizdeki bir çok kale 
Romalilar Döneminden kalmistir. Ilçemizde Roma Dönemine ait çok sayida kilise ve kilise kalintisi mevcuttur. Bunlarin basinda Çakirkaya Manastiri gelmektedir. Islam Uygarlıklari Dönemi Hz. Ömer döneminde (634 - 644) Erzincan ve Erzurum'un Araplarin egemenligine girmesiyle Gümüshane ilimiz ve Siran Ilçemiz de bu egemenligi tanidi. Ancak bir süre sonra tekrar Bizanslilardan alindi. Hz. Ali Ve Muaviye arasindaki arasindaki çatismalar esnasinda Ilçemiz tekrardan Bizanslilarin eline geçmistir. Selçuklular Dönemi 1018 tarihinden baslayarak kendilerine yerlesim yeri arayan atalarimiz olan Oguz Türkleri, Bizans sinirlarini zorlamaya baslamislardir. 1054 yillarinda Van dolaylarina girdiler. Bu yillarda Bizans yönetiminde bulunan Siran ve Yöresi yeniden Oguz yönetiminin eline geçtiyse de kisin baslamasiyla Oguzlarin Iran'daki karargahlarina geri dönmesi sonucu Siran ve yöresi tekrardan Bizanslilarin eline geçmistir. Ancak Alparslan'in 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra Türklerin egemenligi kesinlesmis olup Siran bir Türk Sehir oldu. Bükük ölçüde konar göçer olan Selçuklu oymak Beyleri'nin bugün bile izleri mevcuttur. 
Karaseyh, Karaca, Günbatur, Sarica, Yilinç ve Oguz isimleri Türk boylarindan kalmadir. Ilçeye Selçuklular Döneminde yerlesenlerden birisi olan Avsar ve Çephi (Çapan) Ogullari'dir. Avsar Oymagi Susehri'nin Avsar ve Aksar köyleri ile Tamara'ya yerlesmislerdir. Alucra, Giresun, Siran ve havalisine de bu oymaktan önemli kollar iskan etmistir. Çapanogullari ise Çorum, Gümüshane ve Yozgat çevrelerine yerlesmislerdir. anlayacaginiz kadariyla ilçemizdeki köy ve yerlesim birimlerinin çogunlugu Selçuklular zamaninda kurulmustur. Mesela Seydibaba Köyü'nde Selçuklu mezarlari ve mezar taslari tüm tahriplere ragmen ayakta durmaktadirlar. Bunun yaninda Bolluk Köyü'nde bulunan saray kalintilari da Selçuklulardan kalmadir. Ilçemizde daha sonraki tarihlerde Danismendler, Mengücükler, Ilhanlilar, Karakoyunlular ve Akkoyunlular Hüküm sürmüslerdir.1461 yilinda Fatih sultan Mehmet'in Trabzon Rum Imparatorlugunu ortadan kaldirmasiyla Osmanli yönetimi baslamis oldu. Osmanlı Devleti Dönemi Osmanli Devleti Dönemi fazlaca uzun oldugu için size simdilik genel bir bilgi sunacagim devami daha sonraki zaman diliminde kisim kisim eklenecektir. 
Siran ilçemiz Osmanlilarin eline 1473 'teki Otlukbeli Savasi'nda Fatih Sultan Mehmet tarafindan Uzun Hasan'in alinmasi ile saglanmistir. Osmanli fethinden sonra Sebinkarahisar Sancagi'nin bir nahiyesi olarak idare edilen ilçemiz 16. YY sonuna kadar buraya bagli kaldi. 17. YY dan sonra Erzurum vilayetinin Erzincan Sancagi ile Trabzon vilayetinin Gümüshane Sancagi arasinda degisik zamanlarda idare edilen Siran bazen de Kelkit nahiyesi ile birlikte ilçe yapilmistir. Tanzimat'in ilanindan sonra Erzurum'a baglanan Siran Ilçesi 1839 da tekrardan Erzincan'a baglanmistir. 93 Harbi'nden sonra 1879 yilinda Gümüshane Sancagi'ndan ayrilan Kelkit ve Siran Bayburt Sancagina baglandi Bu sirada halkin merkeze gönderdigi dilekçelerde Gümüshane Sancagina tekrardan baglandi. 1910-1920 Yılları Arasında Ilçemizin Kurtulus Mücadelesi Ilçemiz bu tarihte Gümüshane'ye bagli bir bucak idi. 1. Dünya Savasi sirasinda 1916 yilindan itibaren ilimizin kurtulusu olan 18 Subat 1918'e kadar devam eden Osmanli - Rus Savasinda Gümüshane, Kelkit, Köse gibi yerlerin isgalinde nasil ki Rus Ordusu için Kelkit önemli ise(Ruslarin tüm erzak depolari Kelkit'tedir.), Osmanli Ordusu içinde Siran o kadar önemlidir. Çünkü Kara Dag, Çilhoroz Dagi, Çimen Daglari Osmanlilarin elindedir. Osmanlilarin en kuvvetli menzilleri buralardir. Halen Çimen Daglari'ndaki Dumbulca denen yerdeki Osmanli Sehitligi günümüzde bile görenlerini içinde bir aci birakmaktadir.
 Rivayetlere göre Rus ordusu bir gece baskini ile burada bir alayimizi sehit ediyor. Rus baskinindan kurtulan askerler ise Ermeniler tarafindan öldürülüyor. bu savas yillarinda Ruslar Siran'a girememislerdir. Sadece Telme, Kavakpinari Köyleri bir müddet Ruslarin isgaline maruz kalmistir. Fakat Ruslardan destek alan ermeni çeteleri yer yer soygun ve adam öldürme olaylarina karismislardir. Ilçe tarihinde kara günler diye bilinen bu günler yillarca Siran insaninin zihnine silinmeyecek bir aci olarak yazilmistir.Halk arasinda muhacirlik günleri denilen bu günler Siran insaninin tarihte hiç görmedigi günlerdir. Rus Ordusunun Geri Çekilmesi Suan için bazi bölümleri atladigimiz için üzgünüz. Fakat daha sonraki zaman dilimde bu bölümler detaylari ile anlatilacaktir. Rusya'da 1917 yilinda Bolsevik Ayaklanmasi basladi. 16 Aralik 1917 tarihinde Rus Kafkas Ordulari iptal edildi. Erzincan'da Ruslarla bir antlasma imzalanmis Ruslar isgal ettikleri yerlerden geri çekilecektir ve de öylede olmustur. Bunun üzerine Rus ordusunun bosalttigi yerlerin kontrolünü Ermeniler ele aldi. Yöre halki üzerinde ünlü politikalari olan soykirimi politikalarini uygulamaya basladilar. Bunun üzerine 3. orduya çekildigi hattan ilerleme emri verildi. 15 Subat 1918'de Gümüshane ve Erzincan 3. Ordumuz tarafindan tamamen düsman isgalinden kurtarilmistir. Hasan Fehmi Polat'tan Bir Kesit Bagimsizlik savasinin baslamasi için Mustafa Kemal Pasa'nin Amasya tamimi (belgesi) en güzel direktiftir. Mustafa Kemal Pasa, Amasya'dan hareket ederek 23 Temmuz 1919'da Erzurum Kongresini baslatti. Bu kongreye Siran Ilçemizi temsilen Müftü Hasan Fehmi Polat katilmistir. Hasan Fehmi Polat ayrica Erzurum kongresinin açilisini yaptigi duayla açmis Allah'in izniyle duasi kabul olmustur. Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Koyulhisar Kalesi'nden hareket edip Zaga deresi boyunca hareket ederek Osmanli Devletine ait tapu hücceti söyle siralamistir. buradan kalkip 5 saatte Karayakup Köyü'ne geldik Oradan 3 saatte Korkun kayasi menziline, oradan bir saatte Baru Köyü'ne, oradan geçip Tekman Beli denen yaman bele (Findikli Beli ) geldik. Burasi 7-8 ay karla kapali kalir. Kisin siddetinden kus uçmaz bir yer. Her ne ise, burayi bin zorlukla geçip Kadioglu ( Kadi Çayiri ) menziline vardik. Müslüman ve Ermeni köyüdür. Fakat zeamet oldugundan memurdur. Buradan 4 saatte Siran Kalesi'ne geldik, kasaba gibi Müslüman memur köydür. Buradan 4 saat gidince Karacalar Köyü konagina vardik. Zeamet olup Müslüman ve Ermeni köyüdür. Oradan 5 saatte Saricalar Köyü menziline varildi. Bu da memur bir zeamet olup Ermeni ve Islam köyüdür. Oradan iler Salut belini ( Çilhoroz geçidinin güneyi ) yüz bin zorlukla geçerek Kelkit arasi sahrasina vardik. Buralar çok genis, mamur, ürünü bol yerlerdir.
 Tomara SelalesiUlasim Siran ilçesinin 14 km. güney-batisinda stabilize yolla ulasilan Tomara selalesinin 2 km. yakinindaki Seydibaba köyüne kadar dolmuslarla gidilebilir. Seydibaba Köyü ile Tomara selalesi arasi bir kilometredir. Özellikler Bir kaynaktan çikan çok miktarda suyun 8 m. yükseklikten dereye akmasiyla olusan Tomara selalesi suyu, oldukça soguktur. Bakir durumdaki Tomara selalesi çevresi gürgen, findik, mese türü yesil bitki örtüsü ile kaplidir.Tabiatin insan eliyle bozulmadigi, bahçeler içindeki Seydibaba köyünde, Tomara Selalesi yakininda kamp kurulabilir, kirsal yasami bütün canliligi ve sadeligi ile yakindan taninabilir. Konaklama-Yeme-Içme Bakir durumdaki Tomara Selalesi civarinda herhangi bir tesis bulunmamaktadir. Konaklama için kamp malzemeleri getirilmelidir. Temel ihtiyaç malzemeleri yakindaki Seydibaba köyünden temin edilebilir. Tomara Selalesi adeta kayalari patlatarak 15-20 m. genisliginde bir alandan çikarak yaklasik 25-25 metre yükseklikten kar veya süt rengini almis bir su varligi seklinde 2 km uzakliktan duyulan su ninnileri sesleri ile yatagina dökülmektedir. Suyun akis vadisi içerisinde olusturdugu akis kivrimlari , akis rejimi vadinin rafting yapilabilecek konumda olmasini saglamaktadir. Selale ve çevresinin zengin flora ile olusturdugu uyumlu peyzaji görülmeye deger güzelliktedir. Selale çevresinde yeme içme ve dinlenme gibi öncü tesisleri bulunmaktadir. Gelin Ebe Türbesi Seydibaba Köyü'nde yer alan bu türbe, dikdörtgen plan üzerine kesme tastan yapilmis olup üzeri kirma çati ile örtülüdür. Türbe 120 cm yüksekliginde, 230 cm eninde ve 365 cm boyunda bir kaide üzerine, 330 cm boyunda 190 cm eninde ve 105 cm yüksekliginde duvarlarla yükselmektedir. Çatisi onarim görmüstür. Bati cephesi taslari yer yer sökülmüstür. Türbenin kuzey cephesi duvarinda iki ayri kitabe vardir. Bunlardan sagdakinde türbenin 1227/1812 yilinda imar edildigi ifade edilmektedir. Türbede yatan kisi hakkinda elde belgeye dayanan bilgi bulunmamaktadir. Köylüler türbeyi "Gelin Ebe Türbesi" diye adlandirmaktadir. Fridevs Hanım Türbesi Siran'a giderken Çilhoroz Dagi üzerinde, yoldan 20 m solda yer alan Firdevs Hatun Türbesi, kesme tastan sekizgen bir plan üzerine yapilmistir. Türbenin kuzey cephesinde giris kapisi, diger cephelerde birer penceresi vardir. Kubbesi ve saçaklari onarim görmüstür. Kuzey cephesinde giris kapisi üzerinde kitabeleri yer alan türbe, 1556-1557 tarihinde yapilmistir. Halen Yunus Emre ilkögretim Okulu bahçesinde bulunan köfeki tasina yazili kitabenin de buradan söküldügü anlasilmaktadir. Çakırkaya ManastırıÇakirkaya manastiri Ilçemizde tarihi bakimdan eski harabedir. Çakirkaya (Kelur) köyünde bulunmakta olup Tomara Selalesine fazla uzak sayilmaz. Yeterince korumaya alinamamasina ragmen yinede günümüze kadar gelme basarisini göstermistir. Kelkit Çayi kenarinda genis bir düzlügün karsisinda yüksek kayalarin içi oyularak yapilmistir. Tahminen 13-14 yüzyilda yapilmistir. Kimler tarafindan yapildigi bilinmemektedir. Tarihi olarak suana kadar resmi inceleme yapilmamistir. Yüksek kayalar oyularak 4 sütun üzerine oturtulmus olup 20 m X 30 m gibi bir alana sahiptir. Giris tek kapidandir.merdiven basamaklari hemen hemen yoktur. Ama içeri girmek için fazla sizi zorlayacak bir engelle karsilasmazsiniz. Manastirda define oldugu iddiasi nedeniyle zaman zaman manastir definecilerin bos ugraslari sebebiyle yipranmistir.